10 Şubat 2010 Çarşamba

Bak gene!



Tembelliğimden değil sosyalliğimden mütevellit, malum tatilimde yapıp ettiklerimi yazmayı dönüşüme bıraktım.

Yalnız af buyrun ama ben nasıl durayım, nerelere gideyim, şu canımla neyleyim ki kurdeladan, makromeden artık kafası yüksek takılan hayatımın kadını gene yüzüme tokat gibi inen bir enstantaneyle sabahıma pike yaptı.

Kahvaltı yapıp televizyonun başına geçtim ve beni ''Deryalı günler'' karşıladı. ''Yaratıcılığa gel, hayalgücüne bak!'' falan gibi bir jingle'dan sonra nur yüzlü kreatif tanrıçam günümün aydınlığına aydınlık kattı. Eh, Derya Baykal'ın nasıl bir geri dönüşüm kompulsifi olduğunu siz de bilirsiniz. Bu programda da aşağı yukarı üstte görmekte olduğunuz mouse'u andıran, ancak onun daha bir kullanılmış ve paçoz versiyonu olan altın sarısı bir mouse'un nasıl aksesuar olarak kullanılabileceğini gördüm.

Üstünde hiçbir oynama ya da düzenleme yapmadığınız mouse'u alıp (Böyle USB girişiyle falan ama) boynunuza sarıyorsunuz, memelerinizin arasında tıklanmaya nazır, altın sarısı bir mouse sallanıyor.

Teşekkürler Derya'm, teknolojiyi de ev hanmlarının çamaşır suyu kokulu ellerine alet ettin, yarın bir gün annemin elinden pazar filesi olarak kullandığı laptop kılıfımı kurtarırsam mesulu sen olursun!

Hev!

Hiç yorum yok: