24 Eylül 2010 Cuma

Dibini dövmeyen diziyi döver ;


Hiç sevmiyorum blog'umda güncel olaylara yönelik bir şeyler yazmayı; keza (gerçi daha ağırlıklı nedeni pek ilgilenmemiş ve bilgilenmemiş olmam olsa da) referandum döneminde falan bile iki satır bir şey yazmaktan imtina ettim. Ne var ki şu son iki üç gündür medya sapıtmış durumda.

Konuya geliyorum, şimdi ben televizyon izleme konusunda biraz sorunlu olduğumu düşünüyorum. Yerli dizi izlemiyorum, haberlerden de sıkılıyorum. Fekat işyerimde sabahtan akşama kadar çuvalla (... para diyebilmek isterdim...) zamanım olduğundan bir gazetenin sitesinden haber takip ediyorum. (Doğru tahmin, sosyal paylaşım sitelerine de girilmiyor. Gerçi dün Avatar'ın online oyununu bulup oynamıştım, eğlenceli sitelere girilebiliyor bir noktada... Uzar bu.)
Üç gündür dikkatime çarpan üç haber oldu. Birincisi; Osm.n Sın.v Bey'in "Kı..ç Günü" dizisinde (Ki çok merak etmeme rağmen hiç izlemedim. Merakım azalıyor ama önlenemezcesine.) ilk gördüğümde çok takdir ettiğim "Eşcinsel yatak sahnesi" hakkında yaptığı "Bu sahneleri provoke amaçlı kullanmadık. Böyle bir amacımız olsaydı daha önceden görselleri basına verirdik. Hikâyemizde Firavun'un sarayından bahsediyoruz. Firavun'un sarayında böyle şeyler vardır. Bunlar gerçektir. Karakter tanımlaması yapıyoruz. İyiliği, bütün güzelliğiyle gösterebilmek için karanlığı da bütün çıplaklığıyla göstermek lazım. Yoksa 'iyi' hissedilemez. Sığ kalır. Biz kimsenin cesaret edemediği şeyleri göstermeye çalışıyoruz. Ahlâksızlık propagandası yapmıyor, aksine o tip insanların profilini sergiliyoruz. Bu kişiler ve ahlâksızlıklarını gösterebilmek için ahlak sınırları dışına çıkmadan bir şeyler yapmak zorundayız". yorumu oldu. Be adam! Bir şeyin "ilk"ini yapmışsın. Yaptığınla kal işte! Niye bile bile kötülük yapıyorsun. Kötülük yani bu yaptığın a çipilcan! Sussa bütün eçcinsel tayfa takdir edecek. Yok, durunamıyor ki adam, illa çoğunluğun ağzına çalacak balı!
İkincisi şu meşhuuuuuuuur Tophane baskınları. Çok yönlü bir olay o yüzden ben bu kuçukuçu beynimle derin eleştiriler getirmek istemiyorum, zaten gereksiz de. Yalnız turistler cephesinde çok çirkin oldu olay be! Dayak mayak yani. Bilmeyenler olması ihtimaline karşı konuyu açayım, Tophane'deki iki sanat galerisine bıçaklı, sopalı, öfkeli ve imanlı takriben otuz kişilik bir güruh on beşer dakika arayla baskın yapıyor "Geldiğiniz yere gidin! Siz bizi semtinize almıyorsunuz, biz de sizi semtimizde istemiyoruz!" vb. özsaygı fakiri, kompleks pıtırcığı ve benimsenmiş eziklik send-romu (Hayır, literatürde böyle bir şey yok. Ama sosyal psikoloji doktoramla birlikte alanyazına katacağım. Ya da ben bununla ilgili bir yazı döşeyeyim tez zamanda en iyisi.) dolu nidalarla ve camı çerçeveyi de indirerekten galeridekilere kafa göz dalıyorlar. Galeride yabancı sanatçılar falan da var. Ama baskıncılar o kadar tecrübeli olmasa gerek ki yalnızca beş kişi hastanelik oluyor. Gerekçeleri sokakta içki içilmesi. Başta böyle "İnsanlar rahatsız olmuş, öyle komşuları olsun, mahallenin abdesti kaçsın istememişler." gibi yorumlar medyaya kakalanmaya çalışılmıştıysa da işin rengi sonradan şu şekilde ortaya çıktı ki aslında bayağı bayağı böyle organize, planlı falan bir ahaliymiş saldıran - zira asıl, konu komşu galeridekileri bunların elinden almış. En şiriniyse elbette lacivert ordunun oraya intikal ettikten sonra saldırganları köşeye çekip böyle babacan babacan "Yapmayın, etmeyin." diye teskin etmesi ve buna müteakip saldırıya uğrayanları ifadelerini almak üzere merkeze götürmeleri! Evet evet, işte Sivas '93'ün daha az sayıda ve daha az ünlü telefatıyla sonuçlananı. Ha ama bu burada biter mi, bitmez! Daha bunun linci vaaar, asması vaar, kesmesi vaaar. Hani yani protesto pankart mankart yok, direk hüküm falan verilip kendi eliyle cezalandırıyor ehl-i iman halkımız... Her daim yanlarında olan polis abileri zaten fazla mesai yapıyor, gayrı o gecelik pek yorulmasınlar diye büyük ihtimalle. Hoşgörü dini. Gerçi ne alaka hoşgörü... Garibim Mevlana hiç İslam'a bulaşmasaydı keşke; bu yavşakların da ağzına sakız oluyor. O ayrı konu neyse. Asiye'm der ki: "Kendini bilinçli zanneden cehaletten daha tehlikelisi yoktur." Hoş bu onun lafı mı bilmiyorum ama benim kaynağım kendisi. Eh, artık suyumuz yavaştan ısınıyor gibi. Şeriat gelsin, karın ağrısı bir geçsin, herkes derin bir oh çeksin, bacılarımız çok şükür bir kapansın ;"Ya sev ya terket!"çileri şöyle yanaklarından "Abududbudbudbdubduuuu!" diye sıkıp çok sevdikleri ülkelerini istedikleri coğrafi bölgeden başlayarak dübürlerine duhul etmelerini söyler; kart atmayı da ihmal etmem.

Üçüncü olaysa R..Ü.K.'le alakalı. Kurula 16 - 21 Eylül tarihleri arasında gelen 4272 şikayetin 455'ini, yani %11'ini bu en baştaki Kıç Günü'deki "aynı yatakta iki erkek" sahnesi oluşturuyor. Ha ben sahneden hiç bahsetmedim. Efendim, iki eşcinsel erkekten biri yatakta uzanıyor, beline kadar çarşaf çekilmiş; ikincisi de belinde havluyla yatak odasına giriyor, telefonla konuşuyor, sonra diğer adamın yanına uzanıyor. Yani ekranda değil bir dildo, değil bir pipi, birazcık baldır bile görünmüyor. Ama şikayet edenleri suçlamamakta fayda var, zira sahne hiç de itici değildi, bilakis erotikti. Artık kaç homofobik ekran başında minör ereksiyonlar yaşadıysa "Pipime mi sarılayım, ahizeye mi?" savaşında ikinci seçeneğe yönelmiş ve bu "kabul edilemez" sahneyi şikayet etmeyi uygun görmüş. Ha, şikayet eden hanımlar; evet, kocalarınız sizi % 90 ihtimalle başka kadınlarla, % 70 ihtimalle hem başka kadınlar hem de başka erkeklerle, % 50 ihtimalle başka erkeklerle ve % 80 ihtimalle de yiğeniniz ya da komşunun küçük oğluyla aldatıyor. Eh, evlendiğinize yanın!
GRRRRRROOOOWWW!!!