26 Ocak 2010 Salı

İyiymiş!




Eh İstanbul,

Bana şu beş yılda binbir çeşit insan gösterdin; zayıflamak için sigara içeninden alkol aldıktan sonra bütün arkadaşlık yargıları yıkılanına, tam gırtlağında açılmış olan devasa deliğe aldırmadan geveze kişiliğinden feragat etmeyen taksicisinden ilkokul gibi defter kontrolü yapan üniversite hocasına, performans gösterisi için İstanbul'a gelip gaz bombaları arasında kalanından evinin kapısından giren bütün erkek canlıları binenaleyh kendi kapısından sokup sonra hepsiyle geçici bir süre sevgili olanına, üniversiteye geldiğinde cemaat evinde kalıp gün be gün gay kraliçeye dönüşeninden devlet okulunda öğretmenlik yaparken küpesini ve piercingini çıkarmadan okula girenine, bar çıkışı evine gittiği kişiyi Taksim parkının yanından geçerken bırakıp hiç tanımadığı biriyle geceyi bitireninden Türkçe'yi doğru düzgün konuşamadan kendine oyun yönetmeni diyenine, mitomaniğinden histrioniğine, kompulsifinden paranoyağına çok insan gördüm, uzata da bilirim, uzatmayacağım.

Yalnız öğleden sonra saat beşte Beşiktaş çarşısında elinde rakı bardağı, içe içe yürüyenini daha önce hiç görmemiştim, ellerin dert görmesin...

HAV!

Hiç yorum yok: